Duyurular

Değerli üyelerimiz ve takipçilerimiz! Sitemiz aktif  kullanıma açılmıştır. Yayınlanmasını istediğiniz haberler, duyurular veya yazılarınız için bizlere ulaşabilirsiniz.

Mail adresi:mkbszsari@gmail.com


Rize Hava Durumu
Anket
Döviz Bilgieri
Merkez Bankası Döviz Kuru
  ALIŞ   SATIŞ
USD 0   0
EURO 0   0
       
Özlü Sözler
Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim, Sana uymayabilirim. Yanımda yürü ki böylece seni görebileyim, böylece ikimiz eşit oluruz.
MADDENİN TESLİMİYETİ VE İNSAN

MADDENİN TESLİMİYETİ VE İNSAN

 

Lise dönemlerinde aldığımız öğretim konuları ana dallarından matematik, fizik, kimya, biyoloji gibi alanlar bir kesimin İslami inaçtan ayrı tutarak sahiplendiği, diğerlerinin ise ancak geçmişte yetişmiş islam bilginleri üzerinden sahiplenmeye çalıştığı bir mücadele havuzu olarak kalmıştır. Her iki taraf da bu alanları savunma alanı olmaktan öteye geçirememiş kısır döngüye saplanılarak konular bunca yıl heba edilmişitir.

 

Maddeci tarafta yer edinen ana karakterin özü "inkar", sözde mana tarafında oluşan ana karakterde ise bu öz "bilinçsiz inanış" üzerine yerleşerek uzun yıllar karşılıklı sataşma, atışma, iğneleme, iğdeleme olarak sürdürülegelmiş, hiç boş bırakılmamıştır. Son zamanlarda ise dünya genelinde yaşanan ve her an yeni bir olaya gebe siyasi ve ekonomik çalkantılar mı yoksa eğitim ve öğretimlerin işlevsizliği yanında aşırı bir sosyal medya iletişiminin etkileri mi; belki de her üçünün karma potansiyelinin etkisidir insanlar, inanışta sanki tek tip bir biçime evriliyor gibi. Buradan fazla bir mücadele çıkmayacağı için fikri düzey tartışmalar nümerik olarak sadece belli eğitimde olanların lokasyon mücadeleleri olarak kalmış gibi de görünüyor şimdilerde.

 

Maddeye atıfla savunma yapanlar ile manaya atıfla savunma mekanizmalarını canlı tutmaya çalışanların ne simaları ekranlarda bugün  ne de sesleri bizlere kadar gelmiyor artık. Dünyayı şekkillendirenlerin ilk hedefi, aynı biçim boyacısı ile biçimlenmiş "tek tip insan"ı oluşturmak, kontrolü ve güdümü kolay robotik beyin ile yönetilen bir makina oluşturmaktı ve o da olmak üzere.

 

Biz de tam da burada alana dahil olup, üçüncü bir yaklaşımla -ki bu yaklaşımlara kalem çalmış, sayıları çok olmasa da etkin düşünce insanlarımız mevcut- alanı genişletmek ve kutuplaşmaların getirdiği sığ inanışlara kapılmadan bulanık kalmış zihinlere yeni bir yaklaşım kanalı açarak bu alanla ilgili ferahlama  sunmak isteriz. Bakışımız bulanık, dağınık, kargaşa içerisinde bocalayan zihinlere yeni bir bulanık veri sunmak değil aksine onlara bir çıkış yolu oluşturabilmektir.

 

Basit ve özet bir anlatımla; İSLAM kelimesi , Arapça bilenlerin çok iyi bildiği gibi SLM kökünden gelen ve bizdeki "teslimiyet" in karşılığı bir anlamı yüklenen, bununla birlikte etikileşimli çok sayıda manayıda bünyesinde taşıyan bir kelimedir. MÜSLÜMAN ibaresi de yine aynı kökten gelen ve "teslim olan" manasına ilgili babda anlamına kavuşan türetilmiş bir kelimedir. 

 

SLM kökü ise kendi içinde mutluluk, huzur, kurtuluş, bağlılık, sevgi, saygı, inanış vs gibi anlamlarını yüklenmiş büyük bir gemi gibidir. Önemli olan bu gemiye girebilmek ve onunla yolculuğu devam ettirebilmektir. Çünkü o gemi dünya üzerinde taşınabilecek her ne güzelik, mutluluk ve huzur varsa onu taşımakta, sırtına aldığı ve alacaklarını en güvenli bir şekilde varacağı limana ulaştırmaktadır. Orada kavga yok, kin yok, dedikodu yok, çekiştirme, sataşma, kötüleme yok, menfaat yok, çalmak, öldürmek, kaçırmak yok. Orada kötülük yok ve kötü denecek hiç bir şey kendini orada barındıramaz. Çünkü o gemi huzur gemisidir ve kapıları huzuru bozacak her şeye kapalıdır.

 

Maddenin teslimiyeti nasıl bir şeydir?. Teslimiyet ne demektir ve bu teslimiyet maddeyi hangi pozisyona taşır sorusunu sorduğumuzda karşılığının "müslüman pozisyon" olabileceğini hiç düşündük mü?  Ben maddenin müslüman olduğunu yani tüm varlığın teslimiyet içerisinde oluşu sebebiyle müslüman pozisyonunda olduğunu çok iyi hissetsem de bu kavramlarla karşılaşacak özellikle islami çevrenin garibine gidebileceğini de çok iyi hissediyorum. Ama madde gerçekten müslüman. Saf ve ter temiz bir müslüman. Hava, su, taş, toprak, ağaç, ateş, vs vs. hepsi müslüman. Uzay, atom, çekirdek, güneş, ışın, ışık... Say sayabildiğin kadar. İnsanın cismani yani müslüman. Kısaca  kainatta zerreden kürreye, atom altından uzayın derinliklerine kadar, insanın nefsi dışındaki her şey; bilinçsiz her ne varsa hepsi müslüman, tek müslüman olamayan ise insanın özü olan "insanın nefsi" dir. Çünkü Allah nefsi farklı yaratmış ve onu bilinçli kılmış. Bilinmeyi, bulunmayı insan üzerinden tercih etmişitir. Madde yaratanını biliyor, onun kurduğu düzen, oluşturduğu sistem ve kurallarından hiç ayrılmıyor. Bu yüzden madde selamete ermiş. Kainatta kevni ve fiziki huzur, denge varsa bu  maddenin kendisine biçilmiş ilahi işleyişine baş kaldırmayışından, yani teslimiyetinde kusur etmeyişinden kaynaklıdır. Maddenin çekirdeğine göz atıp duran hiç bir akıl, kalp ve beyin onun müslüman olmadığını söyleyemez. Oradaki düzen, işleyiş, hareket, sadakat ve huzuru göremeyen olamaz. 

 

Şimdi bakın konuyu nereye taşıyacağız. Maddenin çekirdeği, çekirdek içerisinde proton ve nötronlar. Dar mı dar bir alan. Proton ve nötronlar birbirleri üzerinde çok hızlı hareket ediyor (spin hareketi). Yazının çok uzun olmaması için özet geçerek şunu ifade edelim. Proton ve notron hareketleri bir büyük güç. Saniyede yüzbin defa bir birleri üzerinden dönerek (spin hareketi yaparak) orada son derece güçlü bir sadakat, çekim, denge gücü oluşturuyorlar. O dönüşler olmasa orası parçalanır. Nükleon deriz bu çekirdek içerisindeki proton, notron, pozitronlara. Birbirlerinin etrafında dönerek oluşturdukları sarmala, sevgi, bağlılığa (güce) ise "nükleer güç" deriz. Proton ve notronların orada yaşadıklarına dışarıdan müdahale edip oradaki teslimiyeti bozduğumuzda işte tam da bu anda, yani teslimiyeti parçaladığımızda o maddenin islamiyeti (bağlılığı, teslimiyeti, inanışı) otadan kalkar ve büyük bir kargaşa, yıkım, bozulma, kaos, kötülük, parçalanma oluşur. Kısaca sevgiye, inanışa, bağlılığa, teslimiyete müdahale edildiğinde yıkım, korku, ölüm, kargaşa kendini gösterir. Terör mesela. Ahlak, inanç, dürüstük, sevgi, saygı gitti mi bir kalpten o kalp korku (terör) olur karşımızda ve tüm düzen bozulur. Madde kendisine sunulan ve kendi akli melekeleri (olmadığından) ile bozamayacağı bir düzenin içerisinde. İşte bu onun teslimiyetini gösterir, müslümanlığını sabit kılar. Madde MÜSLÜMAN dır.

 

Peygamber efendimiz güneşin batışını izlerken Ebu Zer'e "bak ebu Zer,  güneş nereye gitti ey Ebu zer" deyip, Ebu Zer'in  "Allah ve Elçisi daha iyi bilir" karşılığını verdiğnde bu kozmolojik olayı ona " Güneş Allah'a secde etmeye gitti" deyişindeki sırı işte bu teslimiyette veya maddenin müslümanlığında aramak gerekecektir.

 

Ya insan? İnsanın cismi tarafı madde olduğu için bu cisim müslümanlıkta kusur yapmaz, yapamaz. İnsanın aslı olan nefsi ise teslimiyette yani müslümanlıkta serbest bırakılmış. Onun teslimiyeti ona sunulan zeka, akıl, kalp gibi değerleri kullanarak Allah'a ulaşmasındaki becerisine bırakılmıştır. Allah'ı bulan kötülük yapamaz, kimse hakkında konuşamaz, kimseyi çekiştiremez, dedi kodu yapmaz, başkasının kazancını, gelirini diline düşürmez, arabadan, evden, para girdilerinden çıktılarından konuşamaz, kimseyle kavga etmez, insan öldürmez, eşine, oğluna, büyüğüne küçüğüne kötü söz söylemez, kötü davranış sergilemez. Başka insan ve hayvanları asla incitemez, ağaçları, bitkileri, suyu havayı ısraf edemez. Edemez çünkü TESLİM olmuştur. Yani MÜSLÜMAN dır.  o mutludur çünkü ve herkesi mutlu görmek ister.

 

Evet böyle bir topplumda kaos olur mu, kargaşa olur mu, hırsızlık olur mu, kavga olur mu? İşte insanın müslümanlığı ile maddenin müslümanlığının örtüştüğü yer tam da burası. Bir huzur diyarı.

 

Madde müslüman da insan neden müslüman olamıyor?.

 

insan kendini hesaba çekmedikçe, kendi içine, özüne yönelmedikçe, kendisini eleştiri yağmuruna tutmayıp hep dışarıyla uğraştığı sürece dilinden nekadar "müslümanım" dese de o müslüman olamaz ve olamayacaktır. 

 

İşim gereği yirmi yedi yıldır hep insan muhataplı çalışan birisiyim. Kendim de dahil müslümanlığa son derece uzak olduğumuzu ve bunu öyle namaz kılarak kurtaramayacağımzı çok iyi anladım. Sövmenin, küfrün, münakaşların, kıskançlıkların, dedikodonun, ahlaksız söz ve davranışların, düşüncesizliğin ve ilimsizliğin var olduğu bir toplumda islamiyet yoktur. 

 

"Tabure kültürü" veya "tabüre kültürsüzlüğü"nün yaygın yaşandığını birilerinin ima etmesi, belki de net ve açık ifade etmesinin zamanı çoktan geldi ve geçti bile. 

 

Cennti namazla ummak müslümana yakışır menzili bulacaktır. Ama müslümanlığı yakalayaman yani teslimiyetini sağlayamayan istediği kadar namaz kılsın bu iş olmayacaktır.

 

Selam ve saygılarımla.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Muhammet SARI
Okunma Sayısı: 293


3.145.52.182








YAZARIN DİĞER YAZILARI

 

© Copyright 2019  V4.1 Tüm Hakları Saklıdır. | Dernek Sitesi | Köy Sitesi


Top